- Kuran’ı Kerim Tefsiri / 2.Ayrıntılı Tefsir
- /
- (016)سورة النحل
Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur, en güzel salât ve selam dürüst ve güvenilir olan Peygamber Efendimiz Muhammed (s.a.v.)’e olsun. Allahım, senin öğrettiklerinden başka bir ilmimiz yoktur. Muhakkak ki sen her şeyi bilen, her şeyi hikmetle yaratansın. Allahım bize bilmediklerimizi öğret, öğrettiklerinden de faydalanabilmeyi nasip et. İlmimizi arttır. Bize hakkı hak olarak göster ona uymakla rızıklandır, batılı da batıl olarak göster, ondan sakınmakla rızıklandır. Bizi sözü işitip de en güzel şekilde itaat edenlerden eyle, rahmetinle bizi salih kullarınla beraber cennetine ulaştır.
Mümin kardeşlerim, Nahl Suresinin 4. dersini yapmaktayız. Geçtiğimiz derste Rabbimizin şu ayetine gelmiştik:
﴾ وَعَلَى اللَّهِ قَصْدُ السَّبِيلِ وَمِنْهَا جَائِرٌ وَلَوْ شَاءَ لَهَدَاكُمْ أَجْمَعِينَ ﴿
“Doğru yolu göstermek Allah’a aittir. Yolun eğrisi de vardır. Allah dileseydi, hepinizi doğru yola iletirdi.”
Devam eden ayetlerde evrene, kâinata dair ayetler vardır. Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:
هُوَ الَّذِي أَنزَلَ مِنْ السَّمَاءِ مَاءً لَكُمْ مِنْهُ شَرَابٌ وَمِنْهُ شَجَرٌ فِيهِ تُسِيمُونَ(10)يُنْبِتُ لَكُمْ﴿
بِهِ الزَّرْعَ وَالزَّيْتُونَ وَالنَّخِيلَ وَالْأَعْنَابَ وَمِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ(11)وَسَخَّرَ
لَكُمْ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالنُّجُومُ مُسَخَّرَاتٌ بِأَمْرِهِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ(12)وَمَا
ذَرَأَ لَكُمْ فِي الْأَرْضِ مُخْتَلِفًا أَلْوَانُهُ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً لِقَوْمٍ يَذَّكَّرُونَ(13)وَهُوَ الَّذِي سَخَّرَ الْبَحْرَ لِتَأْكُلُوا
مِنْهُ لَحْمًا طَرِيًّا وَتَسْتَخْرِجُوا مِنْهُ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَا وَتَرَى الْفُلْكَ مَوَاخِرَ فِيهِ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ
تَشْكُرُونَ(14)وَأَلْقَى فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَنْ تَمِيدَ بِكُمْ وَأَنْهَارًا وَسُبُلًا لَّعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ(15)وَعَلَامَاتٍ
وَبِالنَّجْمِ هُمْ يَهْتَدُونَ(16)أَفَمَنْ يَخْلُقُ كَمَنْ لَا يَخْلُقُ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ(17)وَإِنْ تَعُدُّوا نِعْمَةَ اللَّهِ
﴾ لَا تُحْصُوهَا إِنَّ اللَّهَ لَغَفُورٌ رَحِيمٌ(18) وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعْلِنُونَ
“O, gökten sizin için su indirendir. İçilecek su ondandır. Hayvanlarınızı otlattığınız bitkiler de onunla meydana gelir. Allah o su ile size; ekin, zeytin, hurma ağaçları, üzümler ve her türlü meyvelerden bitirir. Elbette bunda düşünen bir kavim için bir ibret vardır. O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Bütün yıldızlar da O’nun emri ile sizin hizmetinize verilmiştir. Şüphesiz bunlarda aklını kullanan bir millet için ibretler vardır. Sizin için yeryüzünde çeşitli renk ve biçimlerle yarattığı şeyleri de sizin hizmetinize verdi. Öğüt alan bir toplum için bunda ibretler vardır. O, taze et yemeniz ve takınacağınız süs eşyası çıkarmanız için denizi sizin hizmetinize verendir. Gemilerin orada suyu yara yara gittiğini görürsün. (Bütün bunlar) O’nun lütfunden nasip aramanız ve şükretmeniz içindir. Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağlar; yolunuzu bulmanız için de nehirler, yollar ve nice işaretler meydana getirdi. İnsanlar yıldızlarla da yollarını bulurlar. Şu hâlde yaratan, yaratamayan gibi olur mu? Artık siz düşünmez misiniz? Hâlbuki Allah’ın nimetini saymaya kalksanız onu sayamazsınız. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Allah, gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da bilir.”
Bu Ayetlerin Bir Önceki Ayetle İlişkisi:
Soru: Şimdi, Allah Teâlâ’nın şu ayeti ile:
﴾ وَعَلَى اللَّهِ قَصْدُ السَّبِيلِ وَمِنْهَا جَائِرٌ وَلَوْ شَاءَ لَهَدَاكُمْ أَجْمَعِينَ ﴿
“Doğru yolu göstermek Allah’a aittir. Yolun eğrisi de vardır. Allah dileseydi, hepinizi doğru yola iletirdi.”
Ondan sonra gelen kâinat ile ilgili ayetlerin ilişkisi nedir, Allah Teâlâ yüce kitabını anlatırken şöyle buyuruyor:
﴾ الر كِتَابٌ أُحْكِمَتْ آيَاتُهُ ثُمَّ فُصِّلَتْ مِنْ لَدُنْ حَكِيمٍ خَبِيرٍ ﴿
“Elif. Lâm. Râ. (Bu sana indirilen), hikmet sahibi (ve) her şeyden haberdar olan (Allah) tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış, sonra da açıklanmış bir kitaptır.”
“Sağlamlaştırıldı” kelimesinin manası, birbiri ile bağlantılı kıldı demektir. Kuran’ı Kerim ayetlerine dikkatlice bakan kişi şüphesiz birbirlerinden bağımsız görünen ayetlerin aralarında bir şekilde bağlantı olduğuna inanır. Peki, bu ayetler arasında nasıl bir ilişki vardır:
﴾ وَعَلَى اللَّهِ قَصْدُ السَّبِيلِ وَمِنْهَا جَائِرٌ وَلَوْ شَاءَ لَهَدَاكُمْ أَجْمَعِينَ ﴿
“Doğru yolu göstermek Allah’a aittir. Yolun eğrisi de vardır. Allah dileseydi, hepinizi doğru yola iletirdi.”
Kâinata Dair Ayetler Allah’a Ulaşmak İçin Bir Yoldur:
Kuvvetle muhtemeldir ki Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: Benim üzerime düşen ey kullarım, bana ulaşacağınız yolu size göstermemdir. Bu daima, ebediyen, her zaman her yerde, her çağda, her dönemde, her süreçte böyledir. Bana ulaşmayı sağlayacak, dosdoğru, sizi bana getirecek bir yol olmalıdır. Allah’a giden yol zaten net, dosdoğru, hedefi belli ve açık olandır.
﴾ إِنَّ هَذِهِ تَذْكِرَةٌ فَمَنْ شَاءَ اتَّخَذَ إِلَى رَبِّهِ سَبِيلًا ﴿
“Şüphesiz bunlar bir öğüttür. Kim dilerse Rabbine ulaştıran bir yol tutar.”
﴾ وَعَلَى اللَّهِ قَصْدُ السَّبِيلِ وَمِنْهَا جَائِرٌ وَلَوْ شَاءَ لَهَدَاكُمْ أَجْمَعِينَ ﴿
“Doğru yolu göstermek Allah’a aittir. Yolun eğrisi de vardır. Allah dileseydi, hepinizi doğru yola iletirdi.”
Bu yolun işaretlerini geçtiğimiz derste açıklamıştık. Bu işaretlerden bazıları, kitabın indirilmesi, peygamber gönderilmesi, Allah’ın yüceliğine işaret eden kâinata dair deliller, bazı zamanlarda Allah Teâlâ’nın yönlendirdiği musibetler ve yüceliğine işaret eden ayetlerdir.
Öyleyse; Allah Teâlâ buyuruyor ki:
﴾ وَعَلَى اللَّهِ قَصْدُ السَّبِيلِ وَمِنْهَا جَائِرٌ وَلَوْ شَاءَ لَهَدَاكُمْ أَجْمَعِينَ ﴿
“Doğru yolu göstermek Allah’a aittir. Yolun eğrisi de vardır. Allah dileseydi, hepinizi doğru yola iletirdi.”
İşte bunlar yoldaki işaretlerdir. Bu yolun işaretleri Allah Teâlâ’nın ancak delil olması için yarattığı kevnî işaretler hakkında derin düşünmektir. Allah Teâlâ onları sadece hak için yaratmıştır. Nasıl ki hak kelimesi sağlam hedefi ifade etmektedir, işte Allah’ın göklerde ve yerde yarattığı şeylerin arkasında hep sağlam bir hedef vardır.
﴾ وَعَلَى اللَّهِ قَصْدُ السَّبِيلِ وَمِنْهَا جَائِرٌ وَلَوْ شَاءَ لَهَدَاكُمْ أَجْمَعِينَ ﴿
“Doğru yolu göstermek Allah’a aittir. Yolun eğrisi de vardır. Allah dileseydi, hepinizi doğru yola iletirdi.”
Bu işaretler hakkında düşünmek, tefekkür etmek istiyorsan, Allah Teâlâ’nın kitabında zikrettiği bu delilleri ele almalısın. Ki Rabbimiz öncelikli olarak ayrıntılara girmemiştir.
Rabbimiz şöyle buyuruyor:
﴾ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ ﴿
“Gece ve gündüz”
Size tefekkür etmeniz için gece ve gündüzü vermiştir. Sonra şöyle buyuruyor:
﴾ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ ﴿
“Güneş ve ay”
Yine düşünmeniz için güneş ve ayı zikretmiştir. Bu başlıklar aslında üzerinde uzun araştırmalar yapılabilecek, uzun uzun konuşulacak işaretlerdir. Ey değerli kardeşim, işte Allah sana bunları bırakmıştır.
Yine Rabbimiz şöyle buyurmuştur:
﴾ هُوَ ﴿
“O”
Gökten Su İndiren O’dur:
Bilemiyorum, belki de “O” kelimesinden hoşlanan insanlar vardır. Düşük hava basıncının ülkelere doğru ilerlediğini okumuş olabilirsiniz. Bunu bize “O”nun gönderdiğini mi düşünürsünüz? Veya 24 saatte filanca yerde yağmurun oranının 70 milimetreye ulaştığını okursunuz. Bu basınç düşüklüğünü gönderenin bu evrenin yaratıcısı (O’nun) olduğunu hissedebilir misiniz, bizzat oraya kendisi bunu indiriyor?
﴾ هُوَ الَّذِي أَنزَلَ مِنْ السَّمَاءِ مَاءً ﴿
“Gökten su indiren O’dur”
Diğer ayetlerde Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:
أَوَلَمْ يَرَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَنَّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ كَانَتَا رَتْقًا فَفَتَقْنَاهُمَا وَجَعَلْنَا مِنْ الْمَاءِ كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّ أَفَلَا يُؤْمِنُونَ ﴿
“İnkar edenler, göklerle yer bitişikken bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? Hala inanmayacaklar mı?”
Su Hayattır:
İnsanın, bitkilerin ve hayvanların hayatı Allah Teâlâ’nın gökten indirdiği su ile devam edebilir.
﴾ هُوَ الَّذِي أَنزَلَ مِنْ السَّمَاءِ مَاءً ﴿
“Gökten su indiren O’dur”
Aynı zamanda da “sizin için” sözünden de mutlu olmalısınız. Sen beklenmedik bir şekilde sudan istifade ettin, senden başkasına indirilmedi, ondan sen faydalandın, su senin için özel tasarlandı ey insan!
﴾ هُوَ الَّذِي أَنزَلَ مِنْ السَّمَاءِ مَاءً لَكُمْ ﴿
“Sizin için gökten su indiren O’dur”
Burada ayetteki lam harfi “özellikle, sadece size, sizin için” manası taşımakta, aidiyet bildirmektedir. Mesela “bu kitap benim” yani “sadece bana ait” İşte Rabbimiz de buyuruyor ki:
﴾ هُوَ الَّذِي أَنزَلَ مِنْ السَّمَاءِ مَاءً لَكُمْ ﴿
“Sizin için gökten su indiren O’dur”
Aynı esnada suyun faydaları da açıklanmıştır:
﴾ هُوَ الَّذِي أَنزَلَ مِنْ السَّمَاءِ مَاءً لَكُمْ مِنْهُ شَرَابٌ ﴿
“O, gökten sizin için su indirendir. İçilecek su ondandır.”
Sonuçta Her Ne Kadar Hayvanlar ve Bitkiler De Kullansa Su İnsan İçindir:
Allah Teâlâ niçin “O, gökten size içilecek su olması için su indirendir” demedi? Suyun hepsi sizindir. Her ne kadar bitkiler ondan sulansa da su sizindir. Hayvanlar onu içse de sizindir. Çünkü bitkileri yiyerek beslenen hayvanı da siz yiyeceksiniz. Yani su bitkileri büyütür. Bitkileri hayvanlar yer, sonuçta yine sizin olur. Öyleyse su her şeydir. Yeryüzü, bitkiler, çimenler onunla gelişse de, hayvanlar onu içse de en sonunda yine su size aittir. (Sizin için yaratılmıştır)
﴾ هُوَ الَّذِي أَنزَلَ مِنْ السَّمَاءِ مَاءً لَكُمْ مِنْهُ شَرَابٌ ﴿
“O, gökten sizin için su indirendir. İçilecek su ondandır.”
Bu tatlı sular, onları içmemiz için kim hazırladı? Denizlerin tamamı acı ve tuzlu sudur. Okuduğumuz veya duyduğumuz o kadar çok hikâye vardır ki, gemi batar, bir sandalla içindekiler kurtulur ama susuzluktan ölürler. Hâlbuki denizin üzerindedirler. Eğer su sadece acı ve tuzlu olsaydı nasıl içerdik? Allah Teâlâ nasıl da karşılıksız olarak suyu bizim için damıtmış, arındırmıştır. Bu su:
﴾ لَكُمْ مِنْهُ شَرَابٌ وَمِنْهُ شَجَرٌ ﴿
“Sizin içindir. İçilecek su ondandır. Bitkiler de onunla meydana gelir.”
“Su sizin içindir. İçilecek su ondandır. Hayvanlarınızı otlattığınız bitkiler de onunla meydana gelir”:
Âlimlerin çoğu burada tüm bitkilerden, tüm otlardan veya hayvanların yediği otlardan bahsedildiğini söylemişlerdir.
﴾ لَكُمْ مِنْهُ شَرَابٌ وَمِنْهُ شَجَرٌ فِيهِ تُسِيمُونَ ﴿
“Su sizin içindir. İçilecek su ondandır. Hayvanlarınızı otlattığınız bitkiler de onunla meydana gelir:”
“Otlattığınız” kelimesinin Manası:
“Otlatırsınız” yani “güdersiniz, çobanlık edersiniz” manasındadır. Sizler gökyüzünden gelen su vesilesi ile yeşeren otlarla hayvanlarınızı otlatırsınız. Yani hep bir bağlantı vardır. Sizin hayvan etini yemeniz için önce onun ot yemesi gerekir. Ot yemesi için de yeryüzünün yağmur suyu ile beslenmesi gerekir. Öyleyse yağmur suyunun beslediği, büyüttüğü otları hayvanlar yer, onları da siz yersiniz. Yani aslında tüm bu nimetler sizin içindir.
Başka bir şeye gelelim:
﴾ يُنْبِتُ لَكُمْ بِهِ الزَّرْعَ ﴿
“Allah o su ile sizin ekinlerinizi bitirir (yetiştirir).”
Allah o su ile sizin ekinlerinizi bitirir (yetiştirir):
Ekinler Hayvanlar İçindir:
Allah Teâlâ önce otları yiyen hayvanlarla başladı. Bu gıda listesinin başıdır. Fakihler çeşitli gıda maddelerinden bahsederken temel gıdaların içinde etten söz ederler. Allah Subhanehu ve Teâlâ da besinlerimizin lideri olan hayvanlardan başlamıştır.
﴾ يُنْبِتُ لَكُمْ بِهِ الزَّرْعَ ﴿
“Allah o su ile sizin ekinlerinizi bitirir (yetiştirir).”
Ekinler İnsanın Gıda Mahsulleridir:
Buğday, arpa, nohut, mercimek, bezelye, fasulye ve bakla gibi ekinlerin hepsi temel gıda maddelerinden sayılırlar. İnsan bu mahsullerden yemek suretiyle yeterli miktarda protein ihtiyacını karşılayabilir.
﴾ يُنْبِتُ لَكُمْ بِهِ الزَّرْعَ ﴿
“Allah o su ile sizin ekinlerinizi bitirir (yetiştirir).”
Ekinden kasıt toprak mahsulleridir.
﴾وَالزَّيْتُونَ ﴿
“Zeytin”
Zeytin:
Zeytin katıktır. Çünkü zeytinyağı yine temel besin kaynağıdır.
Hz. Ömer diyor ki: Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
(( كُلُوا الزَّيْتَ وَادَّهِنُوا بِهِ، فَإِنَّهُ مِنْ شَجَرَةٍ مُبَارَكَةٍ ))
“Zeytinyağı yiyin, onunla yağlanın. Çünkü o mübarek bir ağaçtandır.”
﴾ وَالنَّخِيلَ ﴿
“Ve Hurma Ağaçları”
Hurma Ağacı:
Sonra Allah Teâlâ tatlı olarak yenen bir besine geçmiştir. Hurma da temel gıda sayılır, tatlıdır. Eğer yemekten sonra yerseniz tatlı olarak yersiniz. Eğer sadece hurma yerseniz öğün olur.
﴾ وَالْأَعْنَابَ ﴿
“Üzümler”
Üzümler:
Üzüm sadece tatlıdır, toprak mahsulü ve katıktır. Yaprakları, meyveleri gıdadır. Tatlı olarak yenir, ağacından meyveleri toplanarak yenir. Daha sonra Allah Teâlâ bu nimetleri daha geniş boyutta ele almış ve şöyle buyurmuştur:
﴾ وَمِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ ﴿
“Diğer meyvelerin hepsinden bitirir.”
“Diğer Meyvelerin Hepsi”:
Gözünüz bir meyveye takılır, onu satın alır yersiniz veya size ikram edilir. Ya da manavda görürsünüz. Kesin olarak bilin ki onu sizlere sunan ve o meyveyi yaratan Allah Teâlâ’dır.
﴾ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ ﴿
“Elbette bunda düşünen bir kavim için bir ibret vardır.”
Kâinattan Bahseden Bu Ayetler Neden Vardır?
Elbette Bunda Düşünen Bir Kavim İçin Bir İbret Vardır:
Bana birisi sordu: Bu ayetler Allah yolundaki işaretler ise, biz bunlar ile nasıl tefekkür edeceğiz? Yine birisi sordu: Sen diyorsun ki bu ayetler hakkında tefekkür edin, derinlemesine düşünün, bunu nasıl yapabiliriz? Nasıl derin düşünebiliriz?
Tefekkürün Bir Kuralı Bir Şeyi Anlamak ve Yokluğunu Düşünmektir:
Bazıları der ki: Tefekkürün bir kuralı bir şeyi iyice anlamak ve kavramak, sonra da yokluğunu düşünmektir. “O olmasaydı ne olurdu?” Bir şey hakkında düşünmek, onun aslını, olmaması durumunda ne olacağını tefekkür etmektir. Eğer bu kuralı benimserseniz tefekkür kolay bir şey haline gelir. Bu suyun aslı nerdendir? İçtiğimiz bu su Allah’ın gökten indirdiği yağmurdur, denizlerdir. Denizler tuzludur, peki onun arıtılması nasıl yapılır? Allah Teâlâ güneş ışığını nasıl denizin üzerine verir? Suyu sıradan bir derece ile nasıl buharlaşma seviyesine getirir? Hava nasıl su buharını taşır? Güneş nasıl deniz üzerine hâkim olur? Su nasıl belli bir derecede buharlaşır? Bu su damlalarını hava nasıl taşır? Su buharı havaya nasıl yükselir? Bulutlar nasıl oluşur? Nasıl hareket eder? Bazı bulutlar nasıl negatif yüklü, bazıları ise nasıl pozitif yüklüdür? Oradaki sürtünme, ovuşma nasıl meydana gelir? Ve sonra o bulutlar nasıl süzülür de yağmur yağar?
﴾ وَأَنزَلْنَا مِنْ الْمُعْصِرَاتِ مَاءً ثَجَّاجًا ﴿
“Yağmur bulutlarından şakır şakır akan su indirdik”
Suyun temeli hakkında düşündüğünüzde, su olmadığında hayatımızın nasıl olacağını, suyun sahip olduğu vasıfları hayal edebilirsiniz. Mesela suyun bir tadı, kokusu, yapışkanlığı olsaydı, gözeneklere girme özelliği çok zayıf olsaydı, +4 santigrat derecede değil de sadece 100 derecede buharlaşsaydı, soğutulduğunda genleşmeseydi, hangimiz insan hayatının, hayvan ve bitkilerin dünyasının suyun bir özelliğine bağlı olduğuna inanabilirdi? Su kaynatılır, sonra soğutulur, böylece 4 dereceye kadar büzüşür, büzüşür, hacmi artarken, yoğunluğu azalır. Suyun bu özelliği olmasaydı, biz bu mescitte olmazdık, eğer su soğutulduğunda hacmi artıp yoğunluğu azalmasaydı, biz burada olamazdık. Neden? Çünkü büyük denizler donardı. Eğer büzülüp yoğunluğu artsaydı o yoğunluk suya dalardı ve dalan her tabaka bir diğerinin üzerinde buz olurdu ve tüm denizler donardı. Böylece buharlaşma gerçekleşmez, buna bağlı olarak yağmur oluşmaz, yağmur olmayınca bitkiler yetişmez, hayvanlar yaşayamazdı. Sonuçta insanlar da ölürdü. Su hakkında tefekkür edecekseniz onun temelini düşünün. Su olmayan bir dünya düşünün, suyun olduğunun tam tersi özelliklere sahip olduğunu hayal edin.
Tefekkür Edilecek Çok Konu Vardır:
Tefekkür için bazı büyük mevzuları ele almanızı isterim. Su büyük bir konudur, hava önemli bir konudur, bitkilerin, yeryüzünde yetişen her şeyin başlangıcıdır. Mesela tohum nem alır, kabuğu soyulur, oradan filizlenir, kökü oluşur, oradan yapraklar çıkar. Bunlar tohumun üzerindeki onu kurutan maddelerle beslenir. İşte o zaman bu bitkiler gıdalarını toprak yoluyla alırlar. Bitkiler dikkat çekici bir şekilde açık ve net ortadadırlar. Yani bazıları, yabani otlar, otlaklar, ekinler, mahsuller, bostanlar, meyve ağaçları, sebzeler, büyük ormanlar, devasa ağaçlar, süslü çiçek ağaçları, reyhanlar, doğal otlar, bunların hepsi Allah’ın yüceliğini gösteren delillerdir. Bitkilerin olmadığı bir hayat düşünün. O zaman ne yerdik? Tohumdan çıkmayan bitkiler düşünün. O zaman onları nasıl yetiştirirdik? Bunların hiçbirinin olmadığı veya her şeyin tam tersi olduğu bir dünya düşünün. Her şeyin aslını, temelini tefekkür edin. Hanginiz incir yer? Onun içince kaç tane tohum vardır? Sert bir tadı olduğunu hissedersiniz. Çünkü içi tamamen tohumla doludur. Onun içinde kaç tohum olduğunu ancak Allah bilir. Ve bu tohumların hepsi birer incir ağacına dönüşebilirler.
Öyleyse;
﴾ يُنْبِتُ لَكُمْ بِهِ الزَّرْعَ وَالزَّيْتُونَ وَالنَّخِيلَ وَالْأَعْنَابَ وَمِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ ﴿
“Allah o su ile size; ekin, zeytin, hurma ağaçları, üzümler ve her türlü meyvelerden bitirir. Elbette burada düşünen bir kavim için elbette ayet bir delil vardır.”
Eğer Allah’ın delilleri hakkında tefekkür etmek istiyorsanız buyurun size konular. İşte bunlar kurallar, yöntemlerdir. Bunlara uyun ve onlar hakkında tefekkür edin. Su, bitki veya otlar hakkında derinlemesine düşünün.
﴾ سَبِّحْ اسْمَ رَبِّكَ الْأَعْلَى(1)الَّذِي خَلَقَ فَسَوَّى(2)وَالَّذِي قَدَّرَ فَهَدَى(3)وَالَّذِي أَخْرَجَ الْمَرْعَى ﴿
“Yüce Rabbinin adını tesbih et. O yaratıp şekillendiren, ahenk veren ve düzene koyandır. O (her şeyi) ölçüyle yapıp yönlendirendir. O, yeşil bitki örtüsünü çıkarandır.”
Günahlar Sebebiyle Fiyatların Yükselmesi, İtaat Sebebiyle Düşmesi:
Birisi der ki: “Peynir ucuzladı. Sebebi nedir?” Sebebi şudur: Köyde mevsim iyi geçmiştir. Koyunlar çok yavrulamış, dolayısıyla çok süt vermişlerdir. O zaman fiyatları düşüren kimdir? Tabi ki Allah’tır. Bir hadisi şerifte fiyatlandırma hakkında şöyle buyruluyor: Hz. Enes naklediyor:
غَلَا السِّعْرُ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالُوا: يَا رَسُولَ اللَّهِ، سَعِّرْ لَنَا، فَقَالَ: إِنَّ اللَّهَ ))
(( هُوَ الْمُسَعِّرُ، الْقَابِضُ الْبَاسِطُ، الرَّزَّاقُ، وَإِنِّي لَأَرْجُو أَنْ أَلْقَى رَبِّي وَلَيْسَ أَحَدٌ مِنْكُمْ يَطْلُبُنِي بِمَظْلِمَةٍ فِي دَمٍ وَلَا مَالٍ
“Rasulullah (s.a.v) zamanında fiyatlar yükselmişti. Dediler ki: “Ya Rasulallah fiyatları siz düzenleseniz.” Rasulullah (s.a.v.) şu cevabı verdi: “Ben, sizden kimsenin kendisine yaptığım bir zulmü talep etmez olduğu halde aranızdan ayrılmayı diliyorum.”
Yani Allah Subhanehu ve Teâlâ bize verimli bir sene, verimli meralar ihsan eder. Koyunlar artar, tabi sonuç da artar, fiyatlar düşer. Öyleyse Rabbimiz şu ayet hakkında düşünmemizi ister:
﴾ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ ﴿
“Elbette burada düşünen bir kavim için elbette ayet bir delil vardır.”
Daha sonra Allah Teâlâ ayetlere devam ediyor:
﴾ وَسَخَّرَ لَكُمْ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالنُّجُومُ مُسَخَّرَاتٌ بِأَمْرِهِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ ﴿
“O, geceyi, gündüzü, Güneş’i ve Ay’ı sizin hizmetinize verdi. Yıldızlar da Allah’ın emriyle hareket ederler. Şüphesiz ki bunlarda aklını kullananlar için pek çok deliller vardır.”
O, geceyi, gündüzü, Güneş’i ve Ay’ı sizin hizmetinize verdi. Yıldızlar da Allah’ın emriyle hareket ederler:
Bitkilerin Gece, Gündüz, Güneş ve Ayla İlişkisi:
Gece ve gündüzün bitkilerin yetişmesi ile ilişkisi vardır. Bu ilişki dersin alanını genişletmez. Bitkilerin yetişmesi ile gece ve gündüz arasında bir irtibat vardır.
Biri sorarsa; Gece, gündüz, güneş ve aydan bahseden ayetler niçin bitkilerden, zeytinden, hurma ağaçlarından, üzümden ve meyvelerden, yeryüzündeki çeşit çeşit nimetlerden bahseden ayetlerin arasında gelmiştir? Biz yeryüzündeyiz, niçin göklere geçtik? Bizler yeryüzündeydik:
يُنْبِتُ لَكُمْ بِهِ الزَّرْعَ وَالزَّيْتُونَ وَالنَّخِيلَ وَالْأَعْنَابَ وَمِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ ﴿
﴾ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ(11)وَسَخَّرَ لَكُمْ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ
“Allah o su ile size; ekin, zeytin, hurma ağaçları, üzümler ve her türlü meyvelerden bitirir. Elbette burada düşünen bir kavim için elbette ayet bir delil vardır. “O, geceyi, gündüzü hizmetinize verdi.”
Gece ve Gündüzün Nizamı:
Gece ve gündüzün düzeni dünyanın yuvarlak, uygun hacimde olmasından, kendi etrafında dönmesinden, ekseninin eğimli olmasından kaynaklanır. Bu meyilden mevsimler oluşur. Eğimli bu eksende dönüş dik bir açıya benzer ve güneş etrafında dönme seviyesinde bir açıdır. Böylece gece ve gündüz ardı ardına gelir.
وَمِنْ آيَاتِهِ اللَّيْلُ وَالنَّهَارُ وَالشَّمْسُ وَالْقَمَرُ لَا تَسْجُدُوا لِلشَّمْسِ ﴿
﴾ وَلَا لِلْقَمَرِ وَاسْجُدُوا لِلَّهِ الَّذِي خَلَقَهُنَّ إِنْ كُنْتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ
“Gece, gündüz, güneş ve ay Allah’ın varlığının delillerindendir. Güneşe ve aya secde etmeyin. Eğer gerçekten Allah’a kulluk ediyorsanız, onları yaratan Allah’a secde etmeyin.”
Eğer dünyanın ekseni eşit seviyede olsaydı gece ve gündüz yine oluşurdu ama eşit olurlardı. Bir yerde ebediyen gece, bir yerde ebediyen gündüz olurdu.
﴾ قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ جَعَلَ اللَّهُ عَلَيْكُمْ اللَّيْلَ سَرْمَدًا إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ مَنْ إِلَهٌ غَيْرُ اللَّهِ يَأْتِيكُمْ بِضِيَاءٍ أَفَلَا تَسْمَعُونَ ﴿
“De ki: Ne dersiniz? Allah üzerinize geceyi kıyamete kadar sürekli kılsaydı, Allah’tan başka hangi ilah size bir aydınlık getirir? Hala duymayacak mısınız?
Yine dünya dursaydı, kendi etrafında dönmeseydi yine gece ve gündüz olurdu. Fakat gece de gündüz de ebedi olurdu. Veya insan her sene iki kez, dünyanın bir yarısından diğer yarısına göç etmek zorunda kalırdı. Bu da çok meşakkatli bir şeydir. Dünya dursaydı, güneş etrafında düz bir eksende dönseydi, yine dönerdi, güneş yine olurdu, gece ve gündüz yine oluşurdu ama gece ve gündüz ebedi olurdu.
﴾ إِنَّ فِي اخْتِلَافِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَمَا خَلَقَ اللَّهُ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَّقُونَ ﴿
“Şüphesiz gece ve gündüzün değişmesinde, Allah’ın göklerde ve yeryüzünde yarattığı şeylerde, Allah’a karşı gelmekten sakınan bir toplum için pek çok deliller vardır.”
Gece Ve Gündüzün Birbiri Ardından Gelmesi Büyük Bir Delildir:
Gece ve gündüzün değişimlerinde bir delil vardır. Gece ve gündüzün değişimi demek, onların birbiri ardınca gelmeleri demektir. Gece gündüzün ardından, gündüz gecenin ardından gelmektedir. Bu büyük bir işarettir, delildir. Yaşadığınız ülkede gündüz olur, sonra gece olur, dinlenir, istirahat edersiniz. Gündüz de çalışırsınız. Eğer dünyanın kendi etrafında dönüşü çok hızlı olsaydı gece bir saat gündüz bir saat olurdu. Bu kadar saatte ne yapabilirdik? Kahvaltı yapmak için kalkardınız, işe giderdiniz, hemen gece olurdu. Ne yapabilirdiniz? Biraz dinlenmek için eve gittiğinizde hemen sabah olurdu. Fakat dünyanın kendi etrafında dönüşü makul bir seviyededir, yirmi dört saat. Yersiniz, işe gidersiniz, çalışırsınız, gücünüz nispetinde günden istifade edersiniz. Sonra da eve dönersiniz. O zaman güneş batar. Öyleyse gece ve gündüz bir delildir. Dünyanın kendi etrafında dönüşü, dönüş nispetinde açısal eksende dönüşü, meyilli bir ekseninin olması, eğer bu eksen meyilli olmasaydı bu bölge ebediyen yazı, diğer bir bölge de ebediyen kışı yaşardı. Yine bir diğeri de hep bahar olurdu. Fakat meyilli eksende güneşin etrafında dönüşü ile güneşin açısı birinden diğerine geçer. Dünyanın durumu güneşe göre değişir. İşte o zaman da yaz ve kış oluşur.
﴾ وَسَخَّرَ لَكُمْ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ ﴿
“O, geceyi, gündüzü, Güneş’i ve Ay’ı sizin hizmetinize verdi.”
Güneş Parlak Bir Lambadır:
Güneş parlak bir lambadır ve bu lamba tüm dünyayı aydınlatır. Tüm yeryüzü için adeta bir soba gibidir, tüm dünyaya ilaçtır, günlük saattir. Lamba, soba, ilaç ve saat, tüm yeryüzü için. Güneş olmayan bir dünyayı hayal edin, dünya buzdan bir kabristana dönerdi. Sıcaklık sıfırın altında 350 dereceye inerdi.
وَمِنْ آيَاتِهِ اللَّيْلُ وَالنَّهَارُ وَالشَّمْسُ وَالْقَمَرُ لَا تَسْجُدُوا لِلشَّمْسِ ﴿
﴾ وَلَا لِلْقَمَرِ وَاسْجُدُوا لِلَّهِ الَّذِي خَلَقَهُنَّ إِنْ كُنْتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ
“Gece, gündüz, güneş ve ay Allah’ın varlığının delillerindendir. Güneşe ve aya secde etmeyin. Eğer gerçekten Allah’a kulluk ediyorsanız, onları yaratan Allah’a secde etmeyin.”
Peki, güneşi fener yapan kimdir? Onu kim parayla yapabilir? Kim onu bir saat hava ile bağlayabilir? Kim onu kıyamete kadar tutabilir?
﴾ وَالنُّجُومُ مُسَخَّرَاتٌ بِأَمْرِهِ ﴿
“Yıldızlar da Allah’ın emriyle hareket ederler.”
Yıldızlar Günlük Takvimdir:
Bizim günlük bir takvimimiz vardır. Ay aylık takvimdir, güneş günlük saattir. Burçlar yıllık takvimdir. Her ay dünya gökteki bir burca uğrar. Ocak ayında filanca burca, şubatta filanca burca geçer. Allah Teâlâ buyuruyor ki:
﴾ وَالسَّمَاءِ ذَاتِ الْبُرُوجِ ﴿
“Burçlarla dolu göğe andolsun,”
Onlar binlerce galaksiden oluşan takvimlerdir. Galaksiler de sizin için takvim olurlar. Güneş saat, ay ise aylık takvimdir.
Dünyanın güneş etrafında dönüşü yıllık takvimdir, senenin hangi kısmında hangi vakitte olduğunuzu gösterir.
﴾ وَالسَّمَاءِ ذَاتِ الْبُرُوجِ ﴿
“Burçlarla dolu göğe andolsun,”
﴾ وَالنُّجُومُ مُسَخَّرَاتٌ بِأَمْرِهِ ﴿
“Yıldızlar da Allah’ın emriyle hareket ederler.”
İnsan gece nasıl yolunu bulur? Yıldızlar vasıtasıyla bulur. Yıldızlardan sadece Kutup yıldızının yeri sabittir. Her zaman kuzey yönündedir. Onu gördüğünüzde ve onun yönünde gittiğinizde Kuzey yönünde olursunuz. Kutup yıldızı, büyük ayı, küçük ayı ve diğerleri hep bir fayda sağlar.
﴾ وَالنُّجُومُ مُسَخَّرَاتٌ بِأَمْرِهِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ ﴿
“Yıldızlar da Allah’ın emriyle hareket ederler. Şüphesiz ki bunlarda aklını kullananlar için pek çok deliller vardır.”
Burada bir soru gelir: İlk bölümde ayet şu şekilde;
﴾ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ ﴿
“Elbette burada düşünen bir kavim için elbette ayet bir delil vardır.”
İkinci bölümde ise şu şekildedir:
﴾ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ ﴿
“Şüphesiz ki bunlarda aklını kullananlar için pek çok deliller vardır.”
Düşünme ve Akletme (aklını kullanma) Mertebesi:
İlk mertebe: Düşünme mertebesi, bu mertebenin elde ettireceği şey bu evrenin bir yaratıcısının olduğunu kabul etmektir. İkinci mertebe de: Akletme mertebesi, bu da düşünme gücünü takiben gelir. Süresini uzatır. Derinleşmektir, hakikatlerin akıl seviyesinden kalp seviyesine geçmesidir. Allah Teâlâ buyuruyor ki:
وَلَقَدْ ذَرَأْنَا لِجَهَنَّمَ كَثِيرًا مِنْ الْجِنِّ وَالْإِنسِ لَهُمْ قُلُوبٌ لَا يَفْقَهُونَ بِهَا وَلَهُمْ أَعْيُنٌ ﴿
﴾ لَا يُبْصِرُونَ بِهَا وَلَهُمْ آذَانٌ لَا يَسْمَعُونَ بِهَا أُوْلَئِكَ كَالْأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ أُوْلَئِكَ هُمْ الْغَافِلُونَ
“Andolsun biz, cinler ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen birçoklarını cehennem için var ettik. İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendileridir.”
Kalp izleme yeri, kalbî müşahede yeridir. Bu görüşten sonra artık küfür, sapma, inkâr, yozlaşma yoktur. Akıl mertebesi de düşünme mertebesinin üstündedir. Düşünür, sonra akledersiniz.
﴾ وَمَا ذَرَأَ لَكُمْ فِي الْأَرْضِ مُخْتَلِفًا أَلْوَانُهُ ﴿
“Sizin için yeryüzünde çeşitli renk ve biçimlerle yarattığı şeyleri de sizin hizmetinize verdi.”
“Sizin için yeryüzünde çeşitli renk ve biçimlerle yarattığı şeyleri de sizin hizmetinize verdi”:
Subhanallah! Bu ayet kıymetini bilen için yeterlidir.
﴾ مُخْتَلِفًا أَلْوَانُهُ ﴿
“çeşitli renk ve biçimlerle”
Renk Nimeti:
Renk nimetini insan kaybetmeden anlayamaz. Eğer meyvelerin rengi yaprakla aynı olsaydı, mesela elmanın rengi tamamen yaprak renginde olsaydı, meyvelerin yarısını koparırdınız, yarısı kalırdı. Çünkü göremezdiniz. Fakat renkleri farklıdır. Elma parlak sarıdır, yaprak koyu yeşildir. Elmayı renginden ayırırsınız. O elmanın belirli bir tadı vardır. Çünkü rengi sarıdır. Diğeri farklı tattadır. Çünkü kırmızıdır. Âlimler diyor ki: Renklerin farklı olması, çeşitlerin de farklı olmasının delilidir. Demirin bir rengi vardır. Bakırın, tenekenin, kurşunun, kibritin bir rengi vardır. İşte renklerin farklılığı çeşitlerin de farklılığı demek olur. Hatta demirin bile farklı farklı renkleri vardır. Çeşitleri, kaynağı, çıkarıldığı ülke nispetinde renklidir. Kendine has rengi vardır. Öyleyse, renk ile her şeyi öğrenebilirsiniz. Bazen insanın renginden sağlığı ile ilgili bilgi edinebilirsiniz. Meyvenin olgunluğunu anlayabilirsiniz. Renk olguluğun belirtisidir.
وَهُوَ الَّذِي أَنْشَأَ جَنَّاتٍ مَعْرُوشَاتٍ وَغَيْرَ مَعْرُوشَاتٍ وَالنَّخْلَ وَالزَّرْعَ مُخْتَلِفًا أُكُلُهُ وَالزَّيْتُونَ ﴿
﴾ وَالرُّمَّانَ مُتَشَابِهًا وَغَيْرَ مُتَشَابِهٍ كُلُوا مِنْ ثَمَرِهِ إِذَا أَثْمَرَ وَآتُوا حَقَّهُ يَوْمَ حَصَادِهِ وَلَا تُسْرِفُوا إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ
“O, çardaklı-çardaksız olarak bahçeleri, ürünleri, çeşit çeşit hurmalıkları ve ekinleri, zeytini ve narı (her biri) birbirine benzer ve (her biri) birbirinden farklı biçimde yaratandır. Bunlar meyve verince meyvelerinden yiyin. Hasat günü de hakkını (öşürünü) verin, fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.”
Ne zaman meyve verir? Ne zaman olgunlaşır? Rengini kim değiştirir?
Öyleyse:
( وَمَا ذَرَأَ لَكُمْ ﴿
“Sizin hizmetinize verdi.”
Hizmetinize verdi demenin manası sizin için yarattı demektir.
﴾ فِي الْأَرْضِ مُخْتَلِفًا أَلْوَانُهُ ﴿
“yeryüzünde çeşitli renk ve biçimlerle”
Kaç renk çiçek vardır? Çiçek çeşitleri rengârenktir, beyaz, koyu kırmızı, ,parlak renkli, sarı… Her insan birine meyleder. Sadece bir gül bile rengârenktir. Bir renk çeşit çeşit tondadır. Bir rengin tonları vardır. İnsan gözü yeşil renkte 800 bin ton fark eder. Yeşil rengi ayırsak, 800 bin tane ton ortaya çıkar. Sağlıklı bir insan gözü bu 800 000 renkten iki renk arasında gidip gelir.
﴾ وَمَا ذَرَأَ لَكُمْ فِي الْأَرْضِ مُخْتَلِفًا أَلْوَانُهُ ﴿
“Sizin için yeryüzünde çeşitli renk ve biçimlerle yarattığı şeyleri de sizin hizmetinize verdi.”
Bizi birisi bir fotoğraf çekse tüm fotoğrafta sadece bir ton renk görünür. Çünkü fotoğraf makinesi renkler arasında ince ton farklılıklarını ayırt etmekten acizdir. Fakat sadece göz sınıftaki öğrencilere veya bir yerdeki insan topluluğuna baktığında yüzlerindeki renklerin bile farklı olduğunu görür. Her insanın bir rengi vardır. Bu Allah’ın insana verdiği bir lütuftur. İnsan eşi benzeri olmayan başlı başına bir ferttir.
﴾ وَمَا ذَرَأَ لَكُمْ فِي الْأَرْضِ مُخْتَلِفًا أَلْوَانُهُ ﴿
“Sizin için yeryüzünde çeşitli renk ve biçimlerle yarattığı şeyleri de sizin hizmetinize verdi.”
Yine ağaç da renk renktir. Güneş gören bir odunun rengi çok güzeldir. Etin rengine benzer. Eti ceviz ağacının üzerine koyduğunuzda onu almak kabiliyet gerektirir. Güneş gören ağacın rengi çok güzeldir. Dut ağacının bir rengi vardır. Kayın ağacının, çam ağacının, meşenin ve her ağacın belli bir rengi vardır.
Her meyvenin de bir rengi vardır. Bir meyve de çeşit çeşit renklere ayrılabilir. Üzüm kaç renktir? Siyah üzüm, sarı, yeşil, uzun üzüm vardır. Renk renk şekil şekildir. Tatları, kokuları farklıdır. İşte renk de bu çeşitliliğin, farklılığın ve olgunluğun bir işaretidir.
﴾ وَمَا ذَرَأَ لَكُمْ فِي الْأَرْضِ مُخْتَلِفًا أَلْوَانُهُ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً لِقَوْمٍ يَذَّكَّرُونَ ﴿
“Sizin için yeryüzünde çeşitli renk ve biçimlerle yarattığı şeyleri de sizin hizmetinize verdi. Öğüt alan bir toplum için bunda ibretler vardır.”
Tezekkür (Öğüt Alma) Mertebesi:
Kişi önce düşünür, sonra akleder, aklını kullanır. Bunların hepsi gerçekleştikten sonra da elde ettiği bilgilerle tezekkür eder, öğüt alır. Her zaman zikir halindedir.
﴾ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا اللَّهَ ذِكْرًا كَثِيرًا ﴿
“Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin.”
Tezekkür düşünme ve akletme derecelerine bakarak yüksek bir mertebedir. Kişi gözüyle bir şeye şahit olduğunda Allah’ın faziletini, rahmetini, hikmetini ve lütfunu tezekkür eder, hatırlar ve bunlardan öğüt alır.
﴾ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً لِقَوْمٍ يَذَّكَّرُونَ ﴿
“Öğüt alan bir toplum için bunda ibretler vardır.”
Doktorların yaptığı çok tahlil renk yoluyla gerçekleşir. Mesela bir gruba bir madde verilir. Renk değişir, şeker hastalığı olduğu anlaşılır.
Hatta astronomi de renk üzerine kurulu bir bilim dalıdır. Yıldızların uzaklığı ışık tahlilleri yoluyla tespit edilir. Gök kuşağı, güneşin renk skalası, bunlar ile yıldızların bileşenlerini, minerallerini, bize olan uzaklığını, hareketini, hızını öğreniriz. Bilim bizzat renk yoluyla ikame edilir. Renk konusunda derinleştiğinizde renk nimetinin Allah’ın en büyük nimetlerinden biri olduğunu görürsünüz. Mesela renkli bir resim renksiz bir resimden çok daha güzeldir. Bunu matbaalarda çalışanlardan daha iyi kimse bilemez. Der ki: Renkleri ayırmak çok karışık bir iştir. Sonra film banyo edilir. Sonra da her renk için tablolar yapılır. Bir renk biraz kaysa resim bozulur. Yani çok ince bir iştir.
﴾ وَهُوَ الَّذِي سَخَّرَ الْبَحْرَ لِتَأْكُلُوا مِنْهُ لَحْمًا طَرِيًّا ﴿
“O, taze et yemeniz için denizi sizin hizmetinize verendir.”
“O, taze et yemeniz için denizi sizin hizmetinize verendir”:
Denizlerin beşte dördü kurudur, karadır:
Denizin beşte dördü kurudur. Mariana Körfezi derinliklerinde, Pasifik Okyanusunda derinlik 12000 metredir. Bazı bilim adamları der ki: Eğer yerkürenin çapı metre ile ölçülseydi, yeryüzündeki en yüksek nokta ile denizdeki en alçak noktayı ona göre örnekleseydik, ancak bu örneğimiz ile bir santimetreyi alabilirdik. Yeryüzündeki en yüksek bölge yarım santimetre, denizdeki en derin nokta da diğer yarım santimetreyi oluştururdu. Öyleyse yer kürenin çapını metre ile ele alırsak bununla en yüksek ve en derin noktaları örneklendirebiliriz.
﴾ وَهُوَ الَّذِي سَخَّرَ الْبَحْرَ ﴿
“O, denizi sizin hizmetinize verendir.”
Fakat deniz bizim hizmetimize verilmiştir. Eğer o çok kızgın olsaydı, aşırı dalgalar halinde coşsaydı bizim işimizi bitirirdi.
Kutuplardaki buz kütleleri erise, güneşte patlama meydana gelip Kuzey ve Güney kutuplarındaki buz kütlelerini eritse denizler 90 metreye ulaşır. Ve sahilde bulunan çoğu şehir sular altında kalır, hatta birçok dağdaki şehir bile! Düşünün deniz 90 metreye ulaşsa, nereye varır? Deniz kenarındaki tüm köy ve şehirleri yutar. Ama Rabbimiz onu bizim emrimize vermiştir. Ancak Allah’a karşı büyük bir dalalet içinde olan kişiler olduğunda, işte o zaman Allah Teâlâ onlara ayetlerini denizlerin dalgası ile dağ gibi dalgalarla gösterir.
﴾ وَهُوَ الَّذِي سَخَّرَ الْبَحْرَ لِتَأْكُلُوا مِنْهُ لَحْمًا طَرِيًّا ﴿
“O, taze et yemeniz için denizi sizin hizmetinize verendir.”
Balık Etinin Tazeliğinin Faydası:
Buradan âlimler balık etinin taze olduğu çıkarımında bulunurlar. Onu hemen yemek isterseniz, donmuş balık ile taze balık arsındaki fiyat farkı büyüktür. Birisi şunu sorabilir: Bu büyük farkın sebebi nedir? Subhanallah! Tutulduktan uzun bir süre sonra yenen balığın lezzeti yoktur. Ama eğer taze yerseniz çok güzel bir tadı vardır. İşte bu durum Allah’ın bu ayetine işaret etmektedir. Çünkü o tazedir, hemen yemek gerekir. Peki, taze olarak nasıl yenir? O da başka bir konudur.
﴾ وَهُوَ الَّذِي سَخَّرَ الْبَحْرَ لِتَأْكُلُوا مِنْهُ لَحْمًا طَرِيًّا وَتَسْتَخْرِجُوا مِنْهُ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَا ﴿
“O, taze et yemeniz ve takınacağınız süs eşyası çıkarmanız için denizi sizin hizmetinize verendir.”
“Takınacağınız süs eşyası çıkarmanız”:
İnci nedir? İstiridyenin içinde bir hayvandır. İstiridyeye girdiğinde o garip cisimdir. Peki, istiridye kendini nasıl savunur? Kalsiyum fosfor maddesi ayrılır ve daire şeklinde bir madde oluşur. İşte bu daire inci tanesidir. Fakat bu açıklama Kuran’ın ruhuna uzak bir açıklamadır. Hayvan bu maddeden kendini korumak için ayrılmaz. Aksine Allah Azze ve Celle tarafından insanların takınacağı bir süs olsun diye ayrılır. Yani bu hayvan da insanların hizmetindedir. O yüzden inci bulmak için dalan dalgıçlar çok derinlere dalarlar. İstiridyeleri çıkarırlar, içlerini açarlar, her yüz istiridyeden bir adet inci bulurlar. İşte bu yüzden de inci çok pahalıdır.
Mesela şu kolye 30000 liradır. Bazı inci mütehassıslarının akıllarına bir şey gelmiştir. İstiridyeleri almış ve açmışlar, içlerine de çok küçük bir kum tanesi koymuşlar. Sonra onu büyük delikli sandukalarla denize geri bırakmışlar. Tabi bu sandukaları da gemiye bağlamışlar. Onları farklı zamanlarda bir yerden bir yere hareket ettirmişler, sonra da sandıkları çıkarmışlar ve açtıklarında içlerinde inci bulmuşlar. Fakat bu incilere “Kültürlü İnci” demişlerdir. Bu yapılan inci tabi doğal, gerçek inci değildir. Gerçek inci denizin dibindeki istiridyelerde olur. Onları bulurlar ve içlerinde en değerli inciler vardır, pahalıdır. Ama içine kum konan istiridyeler çok ucuzdur. Çünkü içinde siyahlık vardır, gerçek inci ise neredeyse şeffaftır. Rengi sedef parlaklığında ve fosforludur, şeffaftır. Diğerinde ise siyah noktalar bulunur. Bu da fiyatını düşürür. Hele ki işlenmiş platinden yapılan inciler çok çok ucuzdur.
﴾ وَهُوَ الَّذِي سَخَّرَ الْبَحْرَ لِتَأْكُلُوا مِنْهُ لَحْمًا طَرِيًّا وَتَسْتَخْرِجُوا مِنْهُ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَا ﴿
“O, taze et yemeniz ve takınacağınız süs eşyası çıkarmanız için denizi sizin hizmetinize verendir.”
Süs Eşyalarını Kim takar:
Bir soru akla gelir: Süs eşyalarını kim takar? Erkekler mi yoksa kadınlar mı? Ayette erkekler olarak gözükür. Ama siz inci kolye takan bir erkek gördünüz mü? İşe giderken boynunda inci bir takı takmış bir erkek. Bu görülmemiş bir şeydir. Peki, o zaman Allah Tela neden: “kadınlarınızın takınacağı süs eşyası çıkarmanız için denizi sizin hizmetinize verendir” buyurmamıştır da şöyle buyurmuştur:
﴾ وَتَسْتَخْرِجُوا مِنْهُ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَا ﴿
“takınacağınız süs eşyası çıkarmanız için denizi sizin hizmetinize verendir”
Tefsir âlimleri bu ayette denizden çıkarılan süs eşyalarının erkekler için kadınların takacağını ve sonuçta faydasının erkeklere de dokunacağını söylemişlerdir.
Bazıları da derki: Bunun sebebi kadın ve erkekler arasındaki yakınlık, birbirine karışma durumudur. Erkeğe en yakın kişi eşidir. Birlikte oldukları için sanki o takmış gibi olur, sanki onun faydası erkeğe de döner.
Yine başka bir görüş daha vardır; Çünkü Allah Teâlâ kadınlara tesettürü emretmiştir. Kuran’ı Kerimde de kadınlar zikredilmemiştir ki, kadınlar incilerle süslenmiş olarak düşünülmesin. Çünkü bu Allah’ın kitabının mantığına ters düşerdi. Kadınlar konusu gizli tutulmuştur. Ve Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
﴾ وَتَسْتَخْرِجُوا مِنْهُ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَا ﴿
“takınacağınız süs eşyası çıkarmanız için denizi sizin hizmetinize verendir”
Burada başka bir şey daha vardır:
﴾ وَتَرَى الْفُلْكَ مَوَاخِرَ فِيهِ ﴿
“Gemilerin orada suyu yara yara gittiğini görürsün.”
“Gemilerin orada suyu yara yara gittiğini görürsün”:
Kuran Ayetleri Yanında Arşimet Teorisi Nerededir?
Bu Arşimet teorisidir. Burada Arşimet’in bir fazileti, üstünlüğü olduğunu düşünmekten sakının. Fazilet ve üstünlük Allah’a aittir. Arşimet suyun kaldırma kuvvetini keşfetmiştir, sizde deneyin; bir kovaya su doldurun, evinizde küçük bir havuz varsa onu kullanın, sonra su dolu kovayı havuzdaki suya daldırın. Ağırlığının yarısının azaldığını göreceksiniz. Peki, ağırlığı nereye gitti? İşte, suyun kaldırma kuvveti vardır. Bu kuvvet olmasaydı denizler karalar arasında uluslar arası bir yol olarak kullanılamazdı, denizin üzerinde ahşaptan, demirden gemiler olamazdı. Şimdi en modern vapur milyonlarca ton ağırlığındadır. Binlerce ton! 300 000 ton ağılığında, 400 000 ton, 770, 780 000 ton ağılığında gemilerin olduğunu duymuştum. Milyon ton ağırlığında petrol gemisi denizin dalgalarını yara yara ilerlemektedir. Mesela Amerika ile Japonya arasında yol yapmak istesek bu yol ne kadar sürer? Köprü olduğunu duymuştum, yine iki Arap devleti arasında kara yolu olduğunu, bunlardan birinin denizden geçtiğini biliyorum. Bu iki ülke de Bahreyn ve Suudi Arabistan’dır. Bu köprünün 3 milyar riyal ya da dolara mal olduğunu işitmiştim. Bu devasa bir rakamdır.
Denizdeki bu yollar işi kolaylaştırırlar ve tüm okyanuslar devletler arasında bir yoldur.
﴾ وَتَرَى الْفُلْكَ مَوَاخِرَ فِيهِ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ ﴿
“Gemilerin orada suyu yara yara gittiğini görürsün. (Bütün bunlar) O’nun lütfundan nasip aramanız ve şükretmeniz içindir.”
Gemilerin suyu yara yara gitmesi demek denizin sizin hizmetinize verilmesi, karalar, devletler ve milletler arasında yol olarak kullanılması demektir. Deniz taşımacılığı en ucuz taşımacılık sayılır. Kara yoluyla yapılan nakliyatlar daha pahalıdır. Uzaklığı, bakımı kat kat fazladır. Rabbimiz Azze ve Celle denizi karalar arasında bir ulaşım aracı kılmıştır, hem de çok pahalı olmayan bir araç. Gemilerin de yük taşıma kapasitesi oldukça geniştir.
﴾ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِهِ ﴿
“(Bütün bunlar) O’nun lütfundan nasip aramanız içidir.”
Yani ticarette, malların nakliyatında, alım satımında, ithalat ve ihracatta kullanabilirsiniz.
﴾ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ ﴿
“Umulur ki şükredersiniz.”
Mesela çayı üretmediğimiz halde içebiliriz. Bu ithalat ile olur, deniz yoluyla taşınır, yine temel maddeler, demir, odun, gıda maddeleri, tekstil ürünleri temel maddeler, hepsi deniz yoluyla taşınır. Yani deniz Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın fazileti ve lütfudur.
﴾ وَأَلْقَى فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَنْ تَمِيدَ بِكُمْ ﴿
“Sizi sarsmaması için yeryüzüne sağlam dağlar yarattı.”
“Sizi sarsmaması için yeryüzüne sağlam dağlar yarattı”:
Allah Teâlâ su nimetinden, bitkilerden, hayvanlardan, karadan ve denizden bahsettikten sonra ki bu arada gece ve gündüz, güneş, ay ve yıldızlar nimetlerine de girmiştir, dağlardan söz edecektir:
﴾ وَأَلْقَى فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَنْ تَمِيدَ بِكُمْ ﴿
“Sizi sarsmaması için yeryüzüne sağlam dağlar yarattı.”
Dağlar Yeryüzünü Sarsılmaması İçin Sağlamlaştırır:
Dünya dönüşü esnasında sarsılmaması için merkezlere doğru çekim olması gerekir. Bu iyi bilinen bir şeydir. Bunun için tekerlekler vardır mesela, T